Söyleşi: Mehmet Şimşek

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının Türk futboluna olan olumsuz etkileri, beraberinde getirdiği ekonomik zararlar, futbolcuların ve kulüplerin motivasyonu gibi daha birçok konuyu Sabah Gazetesi Galatasaray Muhabiri Mehmet Özcan ile yaptığımız özel söyleşide ele aldık.

Türk sporu yeni normal kurallarına adaptasyon konusunda ne gibi zorluklar yaşadı?

Mehmet Özcan: Türk sporu bence pandemi sonrası yeni normal düzeninde bir anlamda sınıfı geçti. Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) güzel bir iş birliği oldu. Geçen sezon boyunca biz basın mensupları korona testi olduk ve o sonuçlara göre stadyumda yerimizi aldık. Statlarda da görevli sayısı 300’ü geçmedi. Yine de bunu suistimal edenler oldu. Nihayetinde şu ana kadar çok fena gitmiyor bu süreç. Fakat milli arada ne yazık ki Covid vakaları peş peşe çıktı. Umarım sezon tamamlanabilir.

Pandemi döneminde sporcuların sağlık kaygılarının işlerinin önüne geçtiğini düşünüyor musunuz?

M.Ö.: Pandemi döneminde sporcularda ciddi bir kaygı, endişe oldu. Şu da var tabi, gerçekçi olmak gerek. Yabancı oyuncuların Türkiye’yi tercih etme sebebi tamamen maddiyat. Kimse Avrupa’da kazandığı paranın daha azına Türkiye’ye gelmiyor. Hatta buraya gelip otelde yaşayanlar bile oluyor, özellikle Anadolu takımlarındaki oyunculardan. Doğal olarak aileleriyle birlikte olamıyorlar. İster istemez pandemi döneminde liglerin ertelenme süreci de onları yıprattı. Bir de tabii takım idmanı çok önemli. O üç aylık ara ciddi fiziksel eksikliklere yol açtı. Galatasaray’ı yakından takip ettiğim için şunu da söyleyebilirim ki, fiziksel olarak sezona çok iyi başladı Galatasaray. Bunun nedenini irdelediğimde yaz kampının Florya’da, tesislerde olması denildi. Oyuncular kamp için Bolu’ya gitmek yerine Florya’da kalmayı, ev ile tesis arasında gidip gelmeyi istemiş. Bu dönemde keşke herkes futbolcular kadar dikkat edebilse.

Sizce taraftarsız yapılan maçlar kulüplerin ve futbolcuların motivasyonunu nasıl etkiledi?

M.Ö.: Bu aslında çok kolay cevaplanacak bir konu. Maçlar taraftarsız oynandığı için aslında Başakşehir şampiyon oldu. Futbolda taraftar çok önemli. Geçen sezon son 8 hafta seyircisiz oynandı. Zaten taraftarı olmayan, seyircisiz, sessiz sakin maçlara alışkın olan Başakşehir, bu süreci çok iyi yönetti ve şampiyon oldu.

Bu dönemde kulüplerin ve federasyonların gerekli önlemleri aldığını düşünüyor musunuz?

M.Ö.: Galatasaray’ı takip eden biri olarak, Galatasaray öyle önlem aldı ki yaklaşık 7-8 aydır Florya’ya girmiyoruz. Zorunlu olmadıkça Florya’da basın toplantısı yapılmadı. İdmanlar basına kapalı yapıldı. Hatta ben şunu da biliyorum, Florya’da çalışan sayısı minimuma indirildi. Ve nihayetinde Galatasaray’da öncelikle 1 vaka açıklandı. Yakın geçmişte de Norveç milli takımı Omar Elabdellaoui’nin Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıklanmıştı. Bence Galatasaray kulüp olarak bu süreci iyi yönetti.

Türk sporunda salgının beraberinde getirdiği ekonomik zararlar ne boyutta?

M.Ö.: Geçen sene futbol ekonomisi ile ilgili bir makale vardı ve gerçekten rakamlar korkunç boyutlardaydı. Ben Galatasaray özelinde şu bilgiliyi verebilirim, 100 milyon TL üzerinde bir gelir kaybı yaşandı geçen sezon. Zaten maç bileti satılmadı, ona paralel GS Store mağazacılık gelirleri de dibe vurdu. Üstüne bir de yayıncı kuruluşla yaşanan sorunlar… İster istemez Fenerbahçe hariç bütün kulüpler, yeni sezonda mali anlamda kemer sıkmak zorunda kaldı, transfer yapamadı. Dolayısıyla mali açıdan zarar çok büyük.

Pozitif vakalar nedeniyle bazı takımların bazı maçlarının ertelenmesi hakkında düşünceleriniz nedir? Bu, takım adına bir avantaj mı yoksa dezavantaj mıdır?

M.Ö.: Hem avantaj hem dezavantaj diyebiliriz. Pandemi sonrası -tüm takımlar için geçerli- iyi bir hazırlık kampı geçirmediler. Bu da ne demek, siz 11-12 oyuncuyla sezonu geçiremezsiniz, şampiyonluğa da oynayamazsınız, kümede de kalamazsınız. O yüzden çok fazla oyuncu kullanmanız gerek. Artık 5 oyuncu değişiklik hakkı var ve bu da geniş kadro gereksinimi demek. Covid sürecinde de kadrodaki kilit isimlerin yokluğu takımların motivasyonunu ister istemez olumsuz etkiler. Tabii bir de maç oynamadığınız zaman o maç ritmini kaybedince geri dönmek, toparlanmak takım adına çok zor oluyor.

Bu dönemde stadyum locaları belirli oranlarla açılmaya başladı. Spor adına yavaş yavaş normale dönüş başladı diyebilir miyiz?

M.Ö.: Loca kararını desteklemek mümkün değil! Ben, bu mesleği yaptığım için söylemiyorum. Sonuçta futbol, zengin-fakir ayrımı olmadan herkese hitap eden bir spor. Yani loca olmaz. Loca biraz daha maddi durumu iyi olanlara hitap ediyor. Burada bir ayrım var. Eğer illa bu kural uygulanacaksa bence locadan ziyade %10’luk bir uygulama yapılabilir bütün tribünlere. Böylece bu loca kararını diğer kulüpler de suistimal edemezdi diğer tribünlere “portatif” localar yaparak. Benim kişisel fikrimi sorarsanız, bence hala 2020 senesinde Türkiye sınırları içerisinde sadece futbol değil, tüm sporların taraftara kapalı olmalıydı.

Almanya’da salgının ikinci dalgasının başlaması, tam olarak stadyumların taraftarlara açıldığı tarihlere denk geliyor. Bu konu hakkında yorumunuz nedir?

M.Ö.: Almanya’daki olay çok önemli. Bizim 3-3 biten milli maçımız da 9-10 bin taraftara oynanacaktı, fakat son anda pozitif vakalar artınca 300’e indirildi. Tüm dünya genelinde Almanya, bu süreci gayet iyi yönetti. Fakat şu an Almanya’da çok ciddi sıkıntılar var. Önümüzü net göremiyoruz o yüzden çok da net yorum yapamıyorum.

Ocak ayı transfer döneminde bazı futbolcular salgının yoğun olduğu ülkelere gitmek istemediler. Sizce bu futbol adına ne derece etik bir hareket?

M.Ö.: Yani bence “paranı veriyorum, oynayacaksın arkadaş!” muhabbeti bu dönemde yapılmamalı. Zaten profesyonel futbolcuysan saha içinde varını yoğunu verecek, maçtan sonra da kime kızacaksan onu yapacaksın. Ama bu Covid, pandemi diyoruz, burada bence biraz daha hassas olmakta fayda var. Çünkü söz konusu insan hayatı. Ben bu konuda futbolculara yüklenmek istemiyorum.

Son olarak, salgının yayıncılık hayatında meydana getirdiği değişikliklerden bahseder misiniz?

M.Ö.: Biz de biraz TV’den maç izlemeye başladık. Statta maç izlemek, TV’de izlemekten çok farklı. Statta daha çok hâkim olabiliyorsun oyuna da oyuncuya da. Ben kendi adıma şanslıyım, kurumumdan dolayı. Buradan tekrar teşekkür ediyorum Sabah Gazetesi’ne. En son pazar günü Sivas’ta, yerinde takip ettim maçı. Yeni düzene ilk başta bizler de Zoom üzerinden, Skype üzerinden adapte olmaya çalıştık. Olabildiğince sosyal mesafeye, maske takmaya dikkat ediyoruz kamera karşısına çıkana kadar. Kamera karşısında da izleyici açısından görüntü kirliliği olmaması için maskemizi çıkarıp konuşuyoruz. Fena gitmiyor bu süreç ama dediğim gibi bu düzene artık alışacağız. Biz, muhabirler eskiden toplantılar, organizasyonlar kaçırmazdık. Artık sadece zorunlu olduğumuz maçları, organizasyonları takip ediyoruz.