Haber: Berfin Kahraman

Corona virüsü ile çaresizce yeni bir hayata adım attık. Bildiğimiz tüm alışkanlıklarımız değişmeye başlamış ve sosyal hayatımız sekteye uğramıştı. Türkiye’de sıkı önlemlerin alındığı bir bahar yaşadık. Bir yandan yaşadığım şehirde karantinayı iliklerime kadar hissediyor; öte yandan çok yakında yeniden ziyaret edeceğim Almanya’da durumun ne olduğunu merak ediyordum. Neler olup bittiğini anlamanın tek yolu vardı. İstanbul Havalimanı’nda uçuşumu beklerken bir yanım heyecanla doluydu, diğer yanımsa endişeyle.

2020’nin Ocak ayında Çin’in Hubei Eyaleti’nin Wuhan kentinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı hızla etkisi altına alan corona virüs (Covid-19), özellikle turizm sektörüne ağır bir darbe vurdu. Virüsün şaşırtıcı yayılma hızı güçlü ülkeler de dahil olmak üzere devletleri zor durumda bıraktı. Pandemi hız kazandıkça insanlar evlerine kapandı veya tüm dünyada olduğu

gibi ülkemizde de sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Durum böyleyken seyahatseverler tatil planlarını askıya almak zorunda kaldı. Şubat ayında dokuz Avrupa ülkesine ve karar verilen diğer ülkelere uçuşların iptal edilmesiyle birlikte sınırlar kapatıldı.

“Test Sonuçlarım Nihayet Negatif Çıkmıştı”

Üç ay süren sınır kapatılması 1 Haziran’da son buldu. Sınırların ve kapıların kapatılması bulaş hızını düşürmede yararlı bir hamle olsa da normalleşme sürecine geçilmesiyle pandeminin yeniden hız kazanması ihtimali endişe yaratıyordu. Hava yolu şirketlerinin aldığı önlemler iç rahatlatıcı görünse de hakkında henüz pek az şey bildiğimiz bu virüs “Acaba ne hızla bulaşır ve yayılır?” türünden sorularımızı da yanıtsız bırakıyordu. Tüm bu cevapsız sorular kendi içimde de yanıtlarını bulamazken, her yıl ziyaret amaçlı gittiğim Almanya’ya 1 Temmuz

tarihi için bilet aldım. Seyahat öncesi iki günüm Cerrahpaşa’da test yaptırmakla geçti. Test sonuçlarım nihayet negatif çıkmıştı ve uçuş vakti gelmişti. İstanbul Havalimanı’nda sıkı önlemler vardı. İçeriye sadece yolcuların alınması yeni tedbirlerden biriydi. Ayrıca içeri girdiğinizde sizi termal kameralar haricinde ellerinde kızılötesi ateş ölçerlerle görevliler karşılıyordu. Yeni havalimanının devasa yapısının pandemi döneminde bir avantaj olabileceğini düşünüyorum.

“Essen’de İnsanlar Eskiye Göre Çok Daha Rahattı”

Yolculuk yapacağım uçağın tahminimce 300 kişilik yolcu kapasitesi olmasına rağmen uçakta sadece yirmi kişiydik ve neredeyse yolcular olarak birbirimizle hiç karşılaşmadık. Uçağın içindeki havanın her üç dakikada bir değişmesi ve el bagajının artık kabine kabul edilmemesi uçuş sırasında alınan bazı önlemlerdendi. Sorunsuz bir uçuştan sonra Almanya’ya varmıştık. Havalimanı içindeki maske takma zorunluluğu Almanya’ya iniş yaptığımızda da devam ediyordu ve pasaport kontrolüne girişlerde yüz okuma sistemlerinin yanı sıra termal kameralarla vücut ısımız kontrol ediliyordu. Fakat Alman hükümetinin zorunlu tutmasına rağmen corona virüsü test sonucum kontrol edilmedi. Doğduğum yer olan Essen, Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine bağlı, bu eyaletin dördüncü, ülkeninse dokuzuncu en büyük şehri. Daha önceki ziyaretimde bu eyalet birinci dalganın sonlarına yaklaşmıştı, artık insanlar eskiye göre biraz daha rahat davrandıkları bir döneme geçmişlerdi. Türkiye’deki inanışın aksine, açık havada virüsün bulaşmayacağını savunup maske takmıyorlardı. Açık havada maske takmak Alman hükümetinin de zorunlu tuttuğu bir kural değildi zaten.

“Türkiye’ye Dönünce Durumun Farklı Olacağını Biliyordum”

Ülkemizdeki sıkı kuralların ve yirmi yaş altındakiler için geçerli olan üç aylık sokağa çıkma yasağının ardından bu rahatlığa alışmak benim için seyahatin en zor kısmıydı. Sadece kapalı alanlarda maske takma zorunluluğu vardı ve arabanın içinde maske takmak yasaktı. Açık alanlarda maske kullanılmamasına bir süre sonra alışmıştım ama Türkiye’ye döndüğümde durumun böyle olmayacağının farkındaydım. Pandemi döneminde iptal edilen düğünler hala devam eden bazı kurallara göre tekrar yapılabiliyordu ve düğün salonları tekrar açılmıştı. Essen sokaklarında yürürken insanların -kısıtlamalar hafiflemesine rağmen- oldukça dikkatli olduğunu söyleyebilirim. Kafelerde ve restoranlarda elektronik menü kullanılıyordu ve mekanlara girişlerde müşterilerin kişisel bazı bilgilerinin alınması gibi önlemler uygulanıyordu. Otobüs, tren gibi toplu taşıma araçlarında ülkemizdeki gibi benzer önlemler alınmıştı.

“Almanya Şimdi Daha Sakin ve Renksizdi”

2018’deki ziyaretime nazaran Almanya bu defa daha sakin ve renksizdi. Ünlü meydanlar, Köln Katedrali, kafeler, eğlence merkezleri, pandeminin sosyal hayatımıza olan olumsuz etkisini en açık şekilde gözler önüne seren yerlerdi. Türkiye’ye dönüşüme yakın tarihlerde Almanya’da ve özellikle benim bulunduğum Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde vaka sayısı gün geçtikçe artıyordu. Devlet, daha katı uyarılar yapmaya başlamıştı. Sokakta, zorunlu olmamasına rağmen, maske takmaya başlayanları görmek artık daha olağandı ve Almanlar ikinci dalganın geldiğini düşünüyorlardı. Sıra artık Türkiye’ye dönmeye gelmişti. Geliş seferimin aksine uçağım bu defa tamamen doluydu. Uçuş esnasında yemek ikramı yanınızdakilerle anlaşarak sırayla yemeniz şartıyla yapılıyordu. Alışılmışın dışında ikramlardı. Sıcak yemekler yerine soğuk atıştırmalıklar sunuluyordu. Uçuşun sonuna doğru kişisel bilgilerimizi ve virüslü biriyle temas durumumuzu ifade ettiğimiz bir belge doldurduk ve Türkiye’ye inişimizi gerçekleştirdik. Almanya’daki bir buçuk aylık pandemi sürecimden birkaç kesitle, akıllardaki soru işaretlerini gidermeyi ve bulunduğumuz sürecin ne kadar olağanüstü olduğunu anlatmaya çalıştım. Bu sürecin en yakın zamanda son bulmasını diliyorum.